| |

Otomatik Pilotun Dışına Çıkmak

İnsanlık tarihi teknolojik olarak çağ atlamış olmasına rağmen psikolojik olarak ne yazık ki o değişimi yakalayamamıştır. Hala korku endişe ve kaygılarımız psikolojik olarak zihnimizi ve bedenimizi kontrol ediyor. Farkında olsak ta olmasak ta durum ne yazık ki böyle. İçimizde korku ve endişelere sahip küçük bir çocuk var. Ve kararlarımızın birçoğunda o söz sahibi olarak bulunuyor.

Sorun bu durumla ilgili mevcut gerçekliği anlamadan sorunlarımız için günlük çözümler üzerinden bir şeyleri değiştirmeye çalışan olmakta yatıyor. Yaşam çocukluğumuzun büyütülmüş haliyle tekrarından başka bir şey değil. İnsanın en büyük içgüdüsü bilindik olanı devam ettirmektir.

Beynimizin ve zihnimizin çalışma dinamiklerini ve stratejilerini anlamadan diğer insanların bize çözüm olarak sundukları şeyleri gerçekmiş gibi kabul edip onu kendi dünyamızda ortaya çıkarma mücadelesi içinde olmak ne yazık ki insanın kendisini daha kötü hissettirmekten başka bir şeye yaramıyor.

Geçenlerde bir kişi ile konuşuyordum. “Nasılsın” dediğimde yaşamın sıkıntılı ve rahatsız edici olduğunu söyledi.

Kendisine şunu sordum;

“Yaşamın sıkıntılı ya da sıkıcı olduğunu nasıl anlıyorsun?”

O da biraz düşündü ve “Sabah uyanıyorum ve sıkıcı bir gün diyorum.” dedi.

Bende, “Sabah uyanırken aldığın kararı devam ettirmek için gün içerisinde nasıl davranıyorsun? Sabah aldığın kararın aleyhinde bir davranışta bulunsan kendini nasıl hissederdin?” dedim.

Birçoğumuz benzer tarzda davranış kalıbını sergiliyoruz. Sabah uyanıyoruz ve bedensel hissettiklerimiz üzerinden hayatın nasıl olduğu kararını verip akşama kadar o kararı doğrulamak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ama çoğunlukla da bunlar hayatın ne kadar zor, kötü ve sıkıcı olduğu üzerinden oluyor. Aslında bunun bir alışkanlık olduğunun farkında olmuyoruz.

Bu bakış açımızın kaynağı, muhtaç doğmamızın bir sonucu olarak ortaya çıkan hayatta kalmayı en önemli şey yapan ilkel insan beyninin etkin olduğu insan psikolojisinin sonucudur. Yapacak daha anlamlı bir şey bulamadığımızda bu duygular bizi etkisine alıp otomatik pilotta davranmamıza neden olan bir durum olarak ortaya çıkıyor.

Bunu yaratan en büyük tetikleyicilerimiz boşluk duygusu ve ne yapacağını bilmeme hissi. Bu duyguları hissettiğimiz anda geçmişin enerjisi bizi ele geçiriyor sanki bir şey yapmak zorundaymış hissi tüm bedenimizi ve ruhumuzu kontrolü altına alıyor ve kafası kesik tavuk gibi sağa sola koşturmaya başlıyoruz. Bir hedefimiz olmadığı içinde günün sonunda elimizde yorgunluk ve kötü hissetme kalıyor.

Bu durumun geçmişten getirdiğimiz bir alışkanlık olduğunun farkında varmadıkça ve büyük resmi görmedikçe aynı şeyleri yaşamaya devam ederiz. Bunun için yapılacak şeylerin ilk adımı o tanımladığımız durumu nasıl bildiğimiz ya da nasıl anladığımızı sormaktır. Bu soru büyük bir farkındalık yaratır. Bunun devamında bu tetikleyici durum karşısında nasıl davrandığımızın dışarıdan izlenmesi olayı daha net anlamamıza ve davranış kalıplarımızı görmemize yardımcı olacaktır.

Ve devamında ise oradaki hissettiğimiz duyguları anlamak ve o duygularla mevcut davranış kalıbımızı birbirinden ayıracak yeni strateji ve davranış kalıbı belirlemek gerekiyor. Ve en sonunda da yeni davranış kalıbını alışkanlığımız olmasını sağlayacak zihinsel tekrarla pekiştirilmesi ve gerçek hayat uyarlanmasını sağlamak gerekiyor.

Biz ve bedenimiz bizi mevcut alışkanlıklarımızın dışına kolaylıkla çıkmamıza yardımcı olacak farkındalığa ulaştıracak hangi enerji, alan ve bilinç olabiliriz?

Bunun için hangi soruları sorabiliriz?

Bundan daha iyi nasıl olur?

Daha başka neler mümkün?

Halis ŞAHİNER

Halis Şahiner’le Bireysel Danışmanlık

Kontrol Sende Kitabım için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız

Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabım İçin lütfen aşağıdaki linke tıklayınız

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir