Images

Şelaleri Sever misiniz?



Şelalelerin bana en ilgi çekici gelen tarafı şelaleye sebep olan suyun geliş şekli ve miktarı. Amicalola denize çok uzakta, dağların tepesinde yer alan,çok yüksekten dökülen,uzak mesafelerden bile görülebilen bir şelale.Suyunu sağlayan ise küçük bir dere, yavaş yavaş akan bir su akıntısı…. Nasıl oluyor da sakince akan,akışındaki güzellik ve temizliğinden dolayı dayanamayıp ayaklarımızı içine sokmak istediğimiz bu küçücük dere bu şelaleye sebep oluyor diye düşünüyorum.
Akan suyun çağlayana dönüşmesi, döküleceği uygun yüksekliği bulması ile alakalı. Kendisinden beklenmeyecek kadar çok ses çıkartıyor, çok daha büyükmüş gibi gözüküyor.Yukarıda usul usul akarken mütevaziyane bir hayat yaşarken birden en heybetli görüntüye sahip oluyor. Sanki bizlere, bazılarımıza sesleniyor; hayatı, okulu, vazifelerini gözünde büyütenlere, ümitsizliğe düşenlere haykırıyor; ’’büyük biri olmayabilir, kendinizi yetenekli görmeyebilir, istediğiniz birçok şeyi yapamayacak, durumda ve imkanlarda zannedebilirsiniz.
Bunlarla ye’se düşmeyin, ümidinizi kaybetmeyin, sadece akmaya devam edin ve uygun yüksekliği bulmayı, Allah’ın o fırsatı karşınıza çıkarmasını bekleyin. Statik değil,aktif bekleme yapın, beklerken durmayın.Bir birikintiye, bir göle kavuşup onun bir parçası haline dönüşüp durgun bir hale dönüşmeyin. Akın, çalışın, akmaya, üretmeye, faydalı olmaya devam edin. Bir gün gelecek, yollar sizi yukarılara, tepelere götürecek, şelale eyleyecek, gözlere, kulaklara ve kalbe güzellik getirecek bir hale bürünecek…’’

Alıntıdır
Images

Değişim ve Ertelemenin Önündeki Engelleri ve Uygulama Çalışmaları


Değişim için bir amaç iyi bir plan ve yeterince neden gerekir. Mümin Sekman
Hepimiz değişmek isteriz. Değişeceğimize olan inancımız tam. Değişebileceğimizi de biliyoruz. Ama bunlar değişmemiz için yeterli neden sayılmaz. İstemekten öte harekete geçebiliriz. Neden değişemediğimize gelecek olursak bunun nedenleri; amaçsızlık, değişmekten korkma-değişime güvenememe, risk alamama (hata yapmaktan korkma) ve erteleme. Bu engeller her ne kadar değişimin önündeki engeller gibi gözükse de aynı zamanda ertelemenin en önemli nedenleri arasında yer alır. Ne kadar değişmek istersek isteyelim eğer değişimimizin önündeki engelleri kaldırmazsak olduğumuz yerden daha ileri gidemeyiz. Ben bir hayat boyu engellerle yaşamak zorunda değilim. Engelleri ortadan kaldıracağım şimdi ve daima.
Peki ya sen ?
Bizler ne zaman hayatımızla ilgili bir adım atmak istesek neden hep ilk önce olumsuza odaklanıp atmak istediğimiz adımı da atmamıza engel olup kendi ayağımıza çelme takarız ki? Düşünsene hayatınla ilgili bir adım atmak istiyorsun ama sadece atmak istediğin adımı düşünüyorsun kısıtlamalar sınırlamalar negatif düşünceler yok, bizler adım atmak istiyoruz ama çoğumuz adım atmak istediğimiz alanda benim gibi olumsuzluklara odaklandığı için sorun oluşturuyor ve bu sorunlarda hedefimiz doğrultusunda adım atmak istediğimizde önümüze engel olarak beliriyorlar. Bizler ne zaman ki hayatımızla ilgili yenilikler için adım atmak istediğimizde çözümlere odaklanırız işde o zaman gelişiriz. Sorunlarla zaman kaybetmeyiz. İşte tamda burada proaktif düşünmenin ve olumlu düşünmenin bizler için ne kadar sağlıklı olabileceğini görüyorum..
Amaçsızlık:
Gidilecek bir hedefin olmaması ve o hedef için çaba sarf etmemesinden kaynaklanıyor. Felsefik veya bilimsel bir tanımdan ziyade basit kelimelerle durumu özetlemeye çalışıyorum. Büyük heveslerle başladığımız o egzersizler neden günün birinde bırakıyoruz. Kendimize söz vermeler, verdiğimiz sözleri tutamamalar, hayatımızı tek düze halinde yaşamak, değişmek isteyipte değişememeler neden? Bir insanın hedefi için amacı olmalı ama sadece değişmek isteyipte amacı olmadan harekete geçmenin onun için hiçbir yararı olmayacaktır. Amaçsızlığında diğer başlıklardaki gibi altında erteleme nedeni yatıyor. Amaçsızlık, eylemsizliğin bir eylem olduğunu kabul etmek gerekir. İnsanı psikolojik olarak çok yıpratan ve yaşama isteğini sıfıra indiren bir şey vardır ki o da hedefsizliktir.

Images

Karma Çemberi


Karma çemberi geçmiş yaşam tecrübelerimizin oluşturduğu bir çemberdir. Bu çember içerisinde sayısız hayatlarımız vardır. Ruhlarımızın tekabülü için defalarca dünyaya geliriz. Her gelişimiz esnasında bir programımız vardır. Bu programları uygularken çeşitli korkular ediniriz. Gelmiş olduğumuz yaşantımızda bu korkularımızdan arınmadığımız takdirde bu korkuları yenebilmemiz için tekrar dünyaya gelir ve kendimizin seçtiği program dahilinde bu deneyimleri yaşar ve korkularımızdan arınmaya çalışırız. Eğer yaşantımız esnasında bu korkuları saptar ve sevgiye dönüştürürsek bu korkulardan arınmış olur hem karmamızdaki temizliği yapmış olur hem de yaşamakta olduğumuz yaşamdan zevk alır haline geliriz. Diyelim ki şu anki yaşantınızda "güvensizlik korkunuz" var, "başarısızlık korkunuz" var. Bunlar size geçmiş hayatla aktarılmış olabilir yada bu hayatınızda doğumunuzdan sonraki deneyimlerinizle kazanmış olabilirsiniz. Bu yaşantınızda bu iki korkuyu temizledikten sonra size yukarıdaki kuruldan sizin üst benliğinize sorularak bir korku daha gelebilir. Yani siz eğer üst sınıftan ders almak ve bir an önce takamül etmek isterseniz. Bunu bu yaşantınızda deneyimlemek istemezseniz bir sonraki yaşantınıza devredecektir.
Images

Kuantum Diyarı’nda Olumlamalar…

Evrende iki temel yüksek frekanslı enerji bulunmakta, aynı ying-yang sembolünde olduğu gibi, gece- gündüz, iyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik gibi. Bu temel iki enerji Sevgi-Korku enerjisi.Tüm olumlu  ve olumsuz frekanslı diğer duygusal enerjiler bu iki temel enerjiden doğuyor. Birinin olduğu yerde diğeri çok fazla barınamıyor. Temel olarak dünyaya Sevgi enerjisiyle geliyoruz ancak yaklaşık üç yaş civarlarında zihnimiz dünya formatına giriyor ve korkularla tanışmaya başlıyoruz. Egomuz bizleri korumak adına korku enerjisini daha çok kullanıyor ve yavaş yavaş ilk saf halimiz olan sevgi enerjisinden uzaklaşmaya başlıyoruz. Amacımız sevgi enerjisinin frekansını korku enerjisinin üzerine çıkarmak. Sevgi enerjisi, kendimize güvenmemizi, yaşamın akışına güvenmemizi, kendimizi değerli bulmamızı (ki hepimiz insan olma onurundan dolayı çok değerliyiz) , sağlık, bolluk ve bereket içerisinde yaşamımızı sağlar. Korku enerjisi ise, yaşamın akışından, geleceğimizden korkmamızı, kaybetmekten, parasız kalmaktan endişelenmemizi sağlar.  Korku titreşimi çok yüksek ve hücrelerimize zarar veren bir enerji frekansıdır. Olumlamalar yaparken kendimizde bulduğumuz korkular üzerine çalışmalıyız. Burada en önemli nokta bu çalışmayı zihnimiz alfa (7-14 hz.) aralığındayken yapmamız gerekiyor. Bilinç düzeyinde yapılan olumlamalar genellikle egomuzun tesiriyle ters tepebiliyor. Olumlama yapayım derken daha çok korkuyu hatırlatan geveze zihin ortaya çıkıyor. Bu nedenle bu çalışmayı zihnimizin doğal süreçte alfaya girdiği zamanda yani sabah uyanır uyanmaz ve gece uyumadan hemen önce yapmamız gerekiyor. Ya da kendinizi nasıl bu alana yani hipnoz alanına çekebileceğinizi öğrenmeniz gerekiyor.

Aşağıdaki olumlama örneklerinde sıklıkla “ben” kelimesi kullanılmakta.Bunun anlamı başkaları değil sadece “ben” demek değildir. Kişinin zayıf olduğu alanını güçlendirmek için kullanılmaktadır yoksa egosal bir yaklaşım değildir.

Korkular İçin Olumlamalar;

Güvensizlik Korkusu için;

Yaşamın akışına güveniyorum.
Her ne oluyorsa benim için en güzel şekilde gerçekleşiyor.
Ben kendime güveniyorum.
Ben tüm insanlara güveniyorum.
Ben her halimle güvendeyim ve bunun için şükrediyorum.
Images

Bilinçaltı ve On Bir Özelliği

1- Bütün anıları depolar. Hiçbir şeyi silmez. Ana rahminden ölene kadar… Geçici olan ve geçici olmayan her şeyi kaydeder. 0–7 yaş arasında kritik akıl faaliyette olmadığı için her şey doğrudan bilinçaltına kaydedilir, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ahlaklı-ahlaksız ayrımı olmadan… Kayıt anında anlamsız olsa bile ilerleyen dönemlerde kaydedilene, yaşantılar sonucu bir anlam yüklenir ve bu anlama göre kişinin tepki vermesi sağlanır.
2- İlişkilendirmeler, genellemeler yapar. Benzer şeyler ve düşünceler arasında bağlantılar kurar ve hemen öğrenir. Bu özellik çoğu zaman kişiyi zor durumda bırakır. Örneğin belli bir köpek yüzünden gerçekleşen korku yaşantısını bütün köpeklere genelleyerek bir fobi yaratabilir. Bir başka örnek: bahar aylarında acı bir kayıp yaşayan kişinin bilinçaltı bu acı ile baharı birbirine bağlayarak kişiye yıllarca süren bir döngüsel depresyon yaşatabilir. Çoğu zaman insanlar yıllar önce olan o olayı unutmuş olsalar bile bilinçaltı unutmaz.
3- Tüm anıları organize eder. Bunun için de zaman çizgisini kullanır. Bilinçaltı geçmiş, şimdi ve gelecek zamanı farklı yerlere kodlar. Örneğin geçmiş zaman, bazıları için arkada, bazıları içinse sağ veya sol yanda olabilir. Gelecek ise önünde uzanmış olabilir. Özellikle geçmiş ile ilgili hatıraların kodlandığı yer yaşanan birçok problemin kaynağı teşkil eder.
Images

Sağlıklı Yaşamak ya da Sağlıksız Yaşamak" Sizin Seçimiz Hangisi?

Bu soruya birçoğunuzun “Tabiî ki Sağlıklı Yaşamak böyle bir soru mu olur” diye yanıtladığınızı duyar gibiyim. Ama siz hiç kendinize neden yeterli derece sağlıklı değilim diye sordunuz mu? Ya da birçok kronik rahatsızlıkta “neden bu hastalık benim başıma geldi” diye? Yanıtınız, başkalarını ya da yaşadığınız koşulları mı suçlamak oldu.
Falanca kişi veya olay beni üzdü, çalıştığım iş şartları çok ağırdı, doktorun yanlış teşhisi ve bunun gibi birçok ileri sürülen sebep. Bu bir kaçıştır. Dış etkenlere sorumluluk yüklemek çok daha kolay gelir bizlere. Ama aslında birçok rahatsızlıkların kökeninde sorumluluk sadece ve sadece bize aittir. Sebep bizim bilinçaltımızda.
Birçok rahatsızlığın sebebi; öfkelerimiz, kırgınlıklarımız, endişelerimiz, affetmediğimiz kişi ve olaylar, vicdan azapları, hazmedemediğimiz olaylardır. Bu duyguların altında yatansa yaşantımızı olumsuz olarak etkileyen kayıtlarımız ve korkularımızdır. Zihnimiz yaşanılan olaylar karşında yargılar üretir ve yaşama bu yargılar üzerinden bakarlar. Bu yargıların altında yatansa korkularımızdır. Korkular yargıları dolayısıyla bilinçaltı kayıtlarını, kayıtlar da korkuları doğurur. Kısır döngü bu şekilde devam eder.
Hastalıklar ve rahatsız ruh halleri aslında bizim kendimizle yüzleşmemiz için göstergelerdir. Bu açıdan bakarsanız çok da değerli ipuçlarıdır kendi bilmecelerimizi çözmek için. Önemli olan hastalık veya rahatsız ruh hallerimizin bize vermek istediği mesajlarını almaktır. Çünkü bütün bunlar bizim kendimizi tanımamız ve evrensel plana göre hareket etmemiz için karşımıza dikilmişlerdir.
Images

Bilinçaltı Telkinleri

Hepimizin filmlerden aşina olduğu hipnoz nedir? Benim de bu konuda bilgi sahibi olduğum söylenemez ama bir çeşit profesyonel uygulama ile kişinin bilinçaltına inildiğini ve hipnoz altındaki dimağıdan istenen bilginin elde edildiği veya istenilen bilginin bilincin süzgecine takılmadan zihne gönderildiği özel bir psikolojik haldir. Bildiğim kadarıyla hipnoz modern psikolojide halen başarıyla kullanılıyor. Elbette kişi bu uygulamaya kendi rızasıyla giriyor. Ancak hipnoza benzer bir yöntemin hemen hergün korunmasızca etkisi altında olduğumuzun farkında mısınız?
İster ticari anlamda olsun isterse ideolojik, bir fikri insanlara empoze etmek için kullanılan materyal ve yöntemler reklamdır. Film, afiş, logo vb birçok reklam malzemesi başta televizyon ve hızlı bir ivmeyle artan şekilde bilgisayar ve diğer iletişim araçları vasıtasıyla görsel ve işitsel iletilerle bilnçaltımıza kontrol edemeyeceğimiz mesajlar gönderiyor. Çünkü normal bir reklamda bir ürün tanıtılır ve size sadece bir dahaki alış-verişinizde bu ürünün de seçenekler arasında olduğunu hatırlamanız mesajı verilir. Reklamda kullanılan bütün o abartılı özelliklerine ve şahşahasına rağmen basit bir mantıksal süreçle ürünü diğerleriyle kıyaslar ve bir seçim yaparsınız. Oysa subliminal reklamcılıkta mesajlar gizlidir ve dikkatli incelenmediği takdirde fark edilemez. Ancak ilk yazımda da bahsettiğim gibi fark etmemeniz algılamadığınız anlamına gelmez. İşin önemli yanı ise bir kez daha tekrarlayacağım gibi subliminal mesajları değerlendirememizdir.