İstediğim Kişiyi Hayatıma Çekebilir miyim?
Çekim yasasını İlişki İçin kullanmak
Günümüzde birçok insan ilişkiye beklentilerle girmektedir. Her insanın kendine göre beklentisi vardır. Kimisi sevilmek, kimisi yalnızlığından kurtulmak, kimisi zengin bir eş bulmak, kimisi cinsellik, kimisi kendi kişisel yaşantısındaki bir duygunun tatmini için. Tabiî ki bunların büyük bir kısmı hüsranla bitmekte geri kalanlar ise sürüncemede devam etmektedir.
İnsanlar arasında ilişki kurulması doğal bir olaydır. Yaşamın gelişmesi için gerekli bir olaydır. Ancak biz insanlar ilişkilerde sürekli egolarımızı ön plana çıkartmamız ve beklentilerle davranmamız nedeniyle ne yazık ki bizi mutlu edecek türde bir ilişki yaşayamıyoruz.
Malum hepinizin bildiği ya da bir yerlerden duyduğu evrensel yasalardan biri olan çekim yasası hayatımızın bir parçası durumundadır. Hayatımızda ne yaşıyorsak, şu anda başımıza ne geliyorsa bu bizim geçmişteki ekmiş olduğumuz düşüncelerimizin bir ürünü olarak hayatımızda yaşamaktayız.
Evrende iki farklı çekim vardır. Fiziksel dünyada da zıt kutuplar (mıknatıs) birbirini çekerken ruhsal dünyada aynı frekansta olan düşünceler birbirini çeker. Yani aynı düşünceye sahip insanlar birbirlerini çeker.
Evrende her şey enerjidir. Tüm varlıkların ortak haberleşme biçimi de budur. Evrene yaydığımız enerji kendisine uygun enerjileri çeker. Evrene mutluluk enerjisi yaymışsak mutlu insanları ya da bizi daha mutlu edecek deneyimleri çekerken, mutsuzluk enerjisi yayıyorsak daha fazla mutsuzluk veren kişi ya da olayları hayatımıza çekeriz. Sonuçta düşüncelerimizin enerjisi hangi boyutta ise hayatımıza o boyuta uygun olayları çekeriz.
Başımıza gelen her şeyin sorumlusu biziz. Birçok insan bu konuda hemen tepki veriyor.
Nasıl oluyor başıma gelen olaylardan sorumlu olabilirim?
Benim bu işte kabahatim yok diyor. Ama ne yazık ki başına gelen her şey onun daha önce bilinçli ya da bilinçsiz olarak yapmış olduğu seçimlerin ürünüdür.
Hayat seçimlerden oluşan bir süreçtir. Her türlü durumda hayat size seçim sansı sunmaktadır. Siz yaptığınız seçimlerle yaşamınızda, deneyimlemek istediklerinizi deneyimliyor ve yaşamak istediklerinizi yaşıyorsunuz. Eğer seçimlerinizi yaparken istediklerinize odaklanıp farkındalıkla yaparsanız istediğiniz deneyimleri yaşayama şansına sahip olabilecekken, seçim yapmayıp etrafınızda olan bitene odaklanırsanız hayatın size sundukları ile yaşamak zorunda kalırsınız. Burada hayatın size sunduğu ürün bilinçaltınızdaki olumsuz düşüncelerle etrafınızda olan biten olayların karışımı olan bir ürün olacaktır.
Seçim yapmamakta bir seçimdir. Siz seçim yapmayarak o anda ruh halinize uygun olayları hayatınıza çekiyorsunuz.
Deneyimlemek istediğiniz duyguya odaklanmanız ve olacağına dair güçlü inancınız size istediğinizi getirecektir.
Burada duygu kritik öğedir. Duyguda bir enerjidir. Ve isteğinizin size gelmesini sağlayacak en önemli etkendir. Katıksız saf inancınızla birleştiğinde elde etmeyeceğiniz bir şey yoktur. İnancımızın katıksız olmasını engelleyen şey ise bilinçaltımızdaki olumsuz kayıtlarımızdır. Bu durumun farkına varıp bilinçaltımızdaki olumsuz kayıtları temizlemek bizi istediğimizi elde etmede çok ileri noktalara ulaştıracaktır.
İlişkiler konusunda da olay bu şekilde işlemektedir.
Eğer biz bu durumun farkına varıp istediğimiz bir ilişkide duygularımıza odaklanıp ve bilinçaltımızdaki olumsuz kayıtlar temizleyebilirsek ya da göz ardı etmeyi başarabilirsek istediğiniz türden bir ilişki yaşayabilirsiniz.
Dikkatinizi çekiyorum odaklanmanız gereken şey ilişki içerisinde deneyimlemeyi düşündüğünüz duygularınız olması gerekmektedir.
En büyük hata burada yapılmaktadır. Bu konuda Aykut Oğut’un Aynalı kitabının ilişkiler konusundaki bir bölümünü paylaşmıştım. Burada bu konu hakkında detaylı açıklama var. Ben burada biraz daha farklı bir konudan bahsetmek istiyorum.
İlişkilerde belirli bir kişiye odaklanmak.
Kulağa oldukça hoş gelen bir şey istediğim kişiyi hayatımıza çekmek. Birçok insan bunun peşinde. Bu mümkün mü? Hem mümkün hem değil.
Çekim yasası ile yaydığınız enerjiye uygun nesneleri hayatınıza kolayca çekerken, konu insan olduğunda olay biraz daha farklı bir boyutta gelişiyor.
Aslında duygunuza odaklanırsanız istediğiniz türden ilişkiyi hayatınıza çekersiniz bu kesin. Bizim bu konuda yaptığımız en büyük hata duyguya değil kişiye odaklanmamız. Burada göz ardı edilmemesi gereken bir faktör devreye giriyor.
İnsanların özgür İradesi.
Hayat bir seçimler sürecidir.
Odaklandığınız kişinin sizin hayatınıza gelmesi onun özgür iradesi ile sizi seçmesine veya istemesine ve sizinle aynı frekansta olmasına bağlıdır.
Evren size istediklerinizi birçok kanaldan size göndermektedir. İsteğinizin hangi kanal üzerinden size ulaşacağının kararı yaratıcıya kalmıştır.
Eğer siz duygularınıza odaklanarak hayatınıza düşüncelerinize uygun bir kişiyi çekmek ister ve geleceğine inancınız tam olarak beklerseniz; sizin duygularınıza uygun bir kişi kesinlikle hayatınıza gelir.
Ancak işin istek boyutunu biraz daha ileriye götürüp daha fazla detaya girer A kişisi yada B kişisi olsun diye istek yaparsanız olayın doğal akışını bozup oyuna müdahale etmeye çalışmanız nedeniyle sonucunun ne olacağının garantisi yoktur. Burada başka bir faktör devreye girecektir.
İstek yaptığınız kişinin özgür iradesi, duyguları ve düşünce yapısı.
Eğer o kişi sizinle aynı duygu ve düşüncelere sahipse aynı frekanstaysanız istediğinizi elde eder o kişiyi kendinize çekersiniz. Ama o kişi sizinle aynı düşünce ve frekansta değil ise istediğinizi elde etme ihtimaliniz çok zayıf olacaktır. İstediğiniz kişiyi bir şekilde hayatınıza çekseniz dahi o kişide farkında olmadığınız sizin istemediğiniz birçok huy ya da davranış biçimiyle yüz yüze kalmanız kaçınılmaz olacaktır.
Aslında günümüzde en çok yaşanan ilişki ve evlilik problemlerinin kaynağıda budur. Detaylı şekilde duygulara odaklanıp nasıl bir ilişki ya da hayat istediğini belirlemeden, bir ilişkim olsun ya da bir an önce evleneyim diyerek hayatlarına çektikleri kişilerle, birlikte olmaya başladıktan sonra bilinmeyen birçok davranış biçimleri ortaya çıkmakta şiddete ve baskılara maruz kalarak yaptıklarından pişman olmaktadırlar.
Şunu da belirtmek istiyorum odaklandığınız kişi kesinlikle bir şekilde sizin karşınıza gelecektir. Çekim yasası gerçekten çalışıyor. Ben bunu deneyimledim. Çok istemişseniz odaklandığınız kişiyle aynı ortamda bulunma ya da karşılaşma ihtimaliniz oldukça yüksek bir durum.
Ama aynı ortamda bulunma şartlarının ne olacağını ise evren belirler.
Burası sürpriz bir konudur. Hiç ummadığınız bir yerde o kişi ile karşılaşabilirsiniz. Aynı frekansta duygulara sahipseniz biraz hareketle olayla ilgili ilk adımı atabilirsiniz. Ancak aynı frekansta değilseniz sadece uzaktan bakma, yaklaşamama, konuşamama, beğenilmeme, kabul edilmeme gibi durumlarla karşılaşabilirsiniz. Bu karşıdaki kişinin özgür iradesi ile sahip olduğu enerji ile alakalı bir durumdur. Sizinle aynı frekansta değilse hiçbir şey yapamazsınız.
Konuştuğum, bana bu konuda mail atan tüm kişilere tavsiyem lütfen duygunuza odaklanın oluyor. Çekim yasasını kullanarak istediğiniz türde bir ilişkiyi hayatınıza çekebilirsiniz, bunun için esnek olmalı ve yaşamak istediğiniz duyguya odaklanmalısınız. Enerji duyguda saklıdır. Fiziksel konular geçicidir. Fiziksel konulara odaklandığınızda devreye istemediğiniz birçok duygunun karışması sonucun hayal kırıklığı uğrama ihtimali her zaman yüksektir.
İlişki istiyorsanız dünya nüfusun yarısı kadar seçeneğiniz var. Lütfen bunu göz önüne alın. Bilinçaltındaki sizi korkutan olumsuz duyguları temizleyip saf inançla duygularınıza odaklanarak kesinlikle sizin için hayırlı olan kişi hayatınıza gelecektir.
Aslında ilişkilerde bir kişiye takıntılı şekilde aşırı odaklanmak bir tür bağımlılık belirtisidir. Bu konu özellikle ayrılıklarda çok yaşanmaktadır.
Ayrıldığı kişiye olan kızgınlığından, terk edilme acısından ya da duygularının tam olarak farkına varmadan ayrıldığı kişinin kendine yeniden dönmesi için arayış içinde olan birçok insan var.
Asında ne istediklerinin farkında olmadıkları için bu durumu yaşadıklarının farkında değillerdir. Bir kısmı yaşadığını aşk acısı olarak tanımlıyor. Çok sevdiğini söylüyor. Ama gerçek anlamda bağımlı olduğunun farkında değil.
Yapması gereken şey aslında olan bitene odaklanmayı bir süreliğine durdurmak ve duygularına ve hislerimize tarafsız olarak bakabilmek ve gerçeği kendimize itiraf edebilmek. Bunun en güzel yapılacağı şekil ilişkiden beklenilen tüm beklentileri ve istekleri zihnimizde bitirmekten geçer. Olayın kargaşasının içinden zihnimizi soyutlamanız olayın bütününe bakabilmek için ve doğru tahlil yapabilmek imkânı sağlayacaktır.
Bunun için yapmamız gereken ilişkideki en kötü seçeneklerin farkına varmak ve bu seçenekle karşılaşılabileceğini kabullenmektir. Yani ilişkide olduğumuz kişiyi bizim istememe seçeneğine sahip olduğumuz gibi diğer kişinin özgür iradesi kapsamında aynı seçimi yapabileceğini kabul etmemiz gerekmektedir. Bu ilişkinin hayatımızdaki tek seçeneğimiz olmadığını kabul etmek ve yaşantımızın ilişkisizde devam edebileceğini ilişkisiz bir hayatta da mutlu olunabileceğini kabul etmemiz gerekmektedir. Bu kabul bize yeni ufuk ve yeni seçenekleri önümüze çıkartacaktır.
Bu durumu insanlara önerdiğimde hemen itirazlar geliyor.
Ben birleşmek istiyorum. Sen ayrıl diyorsun.
Aslında ben onlara sahip oldukları bolluğu göstermeye çalışıyorum. Ben onların gerçek duygularının farkına varmalarını anlamalarına çalışıyorum. Etraflarında onların görüşlerini kapatan durumdan çıkmalarını resmin bütününü görebilmelerini istiyorum. Resmin bütününü görmek aynı zamanda birçok seçeneğinizin olduğunuzun da farkına varmanızı sağlar. Seçeneklerinizin farkına varmak sizi içinde bulunduğunuz durumdan çıkartacak bir durumdur.
Aslında bu durum çekim yasasının çalışmasının önündeki engeli de kaldırıyor. Eğer gerçek anlamda duygularınıza odaklanıp kendinizi akışa teslim ederseniz sizin için hayırlı olan şey hayatınıza gelecektir. Bilinçaltınızdaki terk edilme ve istenilmeme korkularını bitirdiğinizde yeniden ilişkiye açık hale geleceksiniz. Bu durum düşüncelerinize uygun hayırlı kişiyi hayatınıza çekecektir. Bu ayrıldığınız kişide olabileceği gibi yeni bir kişide olabilir.
“Komşunun eşine göz dikmeyeceksin. Tüm diğerlerinin senin eşin olduğunu bildiğinde komşunun eşini neden isteyesin ki?
Komşunun malına göz dikmeyeceksin. Her şeyin senin olabileceğini bildiğinde ve tüm malın dünyaya ait olduğunu bildiğinde neden komşun malına göz dikesin ki?”
Neale Donald Walsch
Tanrı ile Sohbet-1
Mutlu ve huzurlu bir yaşam istiyorsanız, öncelikle sahip olduklarımızın farkına varmamız gerekmektedir. Evrende her şey bol bol bulunmaktadır. Ve çekim yasası her zaman işlemektedir. Yeter ki siz oyunu kuralına göre oynayın.
Çekim yasasının elde etmede dikkat edilmesi gereken husus fazla detaya girmeden istek ve olacağına yüksek inanç duygulardır. İsteği çok fazla fiziksel olarak detaylandırdığınız anda istediğiniz olabilirliği konusunda ve nasıl olabileceği konusunda şüpheye düşme ihtimaliniz yüksek olacaktır. Şüphede sizi çelişkide bırakacağı için elde edeceğiniz şey hep isteme durumunda kalmak olacaktır.
Bu durumlara düşmemek için isteğinizin fiziksel özelliklerinden ziyade size hissettireceği duygulara odaklanmak ve olabilirliğine inanmak önemlidir.
Olabilirliğine inanmak ise bilinçaltınızla alakalı bir durumdur. Bilinçaltınızdaki olumlu ya da olumsuz kayıtlar sizi o istediği kaldıracak zihinsel bedene sahip olup olmayacağınızı belirler.
Konuyu yeniden ilişkiler boyutunda ele alırsak birçok insan zengin bir kişiyi hayatına çekmek istiyor. Bu bizim klasik Türk filmlerinde çok fazla iştenilen bir konu. Ancak bunu isteyen insan maddi anlamda o zenginliği kaldıracak bolluk bilincine sahip değilse bilinçaltında o zenginliği hak etmiyorum inancı baskın olacaktır. O tür bir ortama girdiğinde güvensizlik enerjisi ile negatif bir enerji yayacak karşılığında ise sonuç hüsran olacaktır. O tür bir ilişkiyi hayatına çekecek ortamlardan sürekli kaçacaktır. Bu aslında kendine güvensizlik durumunun farklı bir yansımasıdır.
Bir elbise almak istediğinizde, saatlerce belki de günlerce mağazalarda gezip üzerimize bedenen uygun mu, yakışıyor mu, rengi beni açtı mı, kesimi uygun mu, kumaşı istediğim gibi mi diye birçok kriteri göz önüne alarak seçim yapıyoruz. Hiç birimiz vitrindeki manken üzerinde olan elbiseyi denemeden olduğu gibi almıyor.
Belki birkaç kez giyeceğimiz elbise için bu kadar ince eleyip sık dokurken ömür boyu birliktelik yapacağımız kişiyi seçerken pazardan limon alır gibi hayatımıza girmesine müsaade ediyoruz. Sonrada yaşadığımız olumsuzluklar sonrasında isyan ediyoruz.
Hayatınıza girmesini istediğiniz kişiler için lütfen duygularınıza odaklanın. Yaşamak istediğiniz, hissetmek istediğiniz duygularınıza odaklanın. Duygu kendisine uygun enerjiyi çekecektir. Bunu unutmayın.
Sevgilerimle.
Halis Şahiner
Sosyolog
Yazar
Kontrol Sende Kitabım için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız
Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabım İçin lütfen aşağıdaki linke tıklayınız
çok güzel bir yazı olmuş
bmerhabalar benim bir işim var ama 3 yıla yakındır çok sıkıntılar yaşıyorum.bana yardımcı olursanız çok mutlu olurum. iyi günler.
ben adsız değil kibeleguzelliksalonu@hotmail.com
kaleminize sağlık teşekkürler
Ayni hislerde olan erkek arkadsimi nadil daha cok kendime cekerim duyguya odaklanmak nasıl olmali o kisiyi duyguya dahil edecekmiyix neyi nasil dusunmeliyiz biraz acarmisiniz yasamak istedigim duyguyu dusunurken yalinmi dusunucem yoksa o kisiyle berabermis gibimi
Hedef duyguyu hissetmek. Amaç ve araç konusunu anlamak lazım. Kişi burada araçtır. Hissetmek istediğin duygu amaçtır. Duyguyu hissetmek için birisine ihtiyacın var, kişiyi imgelemeye dahil edebilirsin, ama o kişiyi olmazsa olmazın olarak değil. Kişi araçtır. Seni hedefine ulaştıracak bir araçtır. O duyguyu hisettirecek diğer kişilere de açık olarak imgelemeyi çalıştır.
iyi günler ben bosandim 10 sene oldu talibim cikmadi arkadas tavsiyesiyle biriyle tanisinca adam aramayinca neden arayip sormuyorsun diyorum güya olumsuz düsünüyormusum iliskilerimde basarili olamadim lütfen ne yapacagimi sasirdim nasil insanlari kendime cekerim
M Murat Taş faceden ekle beni
Hakkımda sayfasındaki iletişim bilgilerinden bana ulaşabilirsiniz.
USTAD, YAZDIKLARIN AYNEN COK DOGRU. TEBRIK EDERIM. ALLAH ISTEDIGINI SANA AYNEN VERIYOR YETERKI ISTEMESINI BIL.
Merhabalar. Hayatimda olan erkek arkadaşım için daha güzel bir ilişki daha yoğun istekte bulunmak doğru mu. Sevgimiz karşılıki bundan eminim ama bazen monotonlasmaktadir . Çekim yasası ne kadar etkili burda
Hayatımızın temel amacı iyi hissetmektir. Kendimizi iyi hisettirecek şeyleri seçmektir.
İstedikleriniz değil kalbinizde hissettiklerinizi yaratırsınız.
Yoksunluk barındırmadığı sürece yoğun istekle ilgili sorun olmaz.
Ama altında yoksunluk varsa yokluk hissi varsa istediğinizi elde edemezsiniz.
Ben şuan yalnızım ve hayatıma istediğim kişiyi çekmek istiyorum bunun için sadece olumlama yapıp dışarı çıkmak yeterli mi 🙂 bir de Hayalimde ki kişiyi istiyorum takıntı haline getirmedim ve hayalimdeki kişi gerçekte yok yani benim kendi hayalim sadece. Olur mu acaba
Deneyip görebilirsin.
Denemeden yeterlimi değilmi kimse bilemez.
Senin enerji seviyeni ve düşüncenin ne kadar odaklı ve olumsuzluktan sıyrılmış olduğunu kimse bilemez.
İstediğin değil kalben hissettiğin gerçekleşir.
kitabınızın yalnızca pdf hali mi var??? (digital yerine basılı kitap tercih edenlerdenim de :))
Kasım civarında basılı hale getireceğim.
Benim problemim bir iliskiye tam baslayacagim her sey iyi gidiyor derken hooppp direkten donuyor. En uzun ikiskim 2 ay surdu. Yani anlamiyorum hircin davrandim yumusak davrandim stratejik davrandum vs ama bir tulu dogru insani bulamadim nerde biz normal davranislar sergilemeyen birisi varsa bana denk geldi son 1 yildir belki 6 7 kisiyle o niyetle konustugum oldu ama hepsi direkten dondu simdi bunlari ben mi cekiyorum eger ben cekiyorsam nasil cekmeyecgim .Aykut igutun evrenden torpilim var kitabini okudum kitaba gore benim egom guzel giden bir seyler yasamis ve birilerine bunu anlatmis sonra o sey kotu olmus Iste benim bu olayi durumu bukup cikarmam lazim iyi de nasil hatirlayabilirim ki??? Bana yardim edin ya gercekten mutsuzum etrafimda herkesin guzel bir iliskisi var bir benim yokve biliyor musunuz bana ettafimdan hep su tepki gekiyor Nasil olmaz senin kadar guzel bir kizin
Sitemde bulunan regresyon kayıtlarından birisini indirip kaynak olaya ulaşabilirsiniz.
İlişkilerdeki en büyük sorun içimizdeki çocuğun korkularıdır.
Dört kritik adım vardır.
1 nci adım istediğimiz özelliklere sahip kişiyi hayatımıza çekmek.(Talep evresi – Bu en kolay adımdır)
2. O kişiyle ilişki içerisinde olmayı seçmek. (Tanıma evresi)
3. Evlilik kararı almak. (Sorumluluk alma evresi)
4. Evli ve çocuklu bir kişi olmayı seçmek.(Büyük olma evresi)
Özellikle 3 ve 4 ncü adımlardaki korkularımız nedeniyle ilişkilerimizi sabote ederiz.
Herkesin içinde bir çocuk vardır. Eğer özgüveni yeterince gelişmemişse sorumluluk almaktan kaçar. Büyümekten korkar. Evli birisi olmaktan korkar.
Evli ve çocuklu bir kişi olmanın onun özgürlüğünü elinden alacağını düşünür.
Ve bu nedenle ilişkileri sabote eder.
Etrafına duvar örerek kimseleri yaklaştırmaz.
Merhaba,
Yazınızı cok beğendim. Benim sormak istedigim; ben evlilik ve cosuk kısmını gectim hatta bosanma kısmını da 🙂 ancak sanırım sabote etme kısmını hala sürdürüyorum iliskilerde memnuniyetsizliklerim yuzunden bitirmeyi seciyorum, mucadele etme ve mutlu olma gibi bir tercihim yok. Dogru olanı mı yapıyorum yoksa kendi memnuniyetsizliklerim uzerine mi gitmeliyim?
Babaya olan sadakat duygunuza bakın.
Babanızın erkek figürü yaşamınızda ne kadar yer kaplıyor.
Farklı bir erkek figürüne izin verseydiniz bu ne yaratırdı?