Çekim Yasasını Sırrı – Başımıza Gelen Olayları Nasıl Çekiyoruz?
Bugün çekim yasasının hayatımızdaki yansımalarından birisi olan başımıza gelen ve yaşadığımız olayları kendimiz çektiğimiz konusunda konuşmak istiyorum.
Evrende her şeyin enerji olduğunu bir çoğumuz bilmektedir. Ve bizimde sahip olduğumuz enerji mahiyetinin yaşamınıza hangi enerjileri çekeceğinizi size açıkça göstergesidir. Eğer olumsuz, karamsar, depresif ve umutsuz bir durumdaysak yaşamımıza çekeceğimiz olaylarda bu durumu destekleyecek olaylar olacaktır. Eğer sürekli korkular yaşıyorsanız, bu korkularınızla ilgili olayları hayatınıza çekme ihtimaliniz çok fazladır. Bu konuda daha önce hırsızlığa maruz kalanların, kalma ihtimalinin, hiç hırsızlığa uğramamış insanlardan daha yüksek olduğu ile ilgili istatistikler vardır. Bunun en önemli nedeni ise kişinin bu konuda sürekli endişeli enerjiye sahip olması ve bu endişelerinin de yeniden bir hırsızı hayatına çekmesidir. Çekim yasası hayatımızın her alanında sürekli olarak iş başındadır ve yaşamımızda birçok olayı aslında hayatımıza biz çekmişizdir.
Burada önemli olan konu yaşadığımız olaylardaki davranışlarımızın farkına vararak hayatımıza iyi şeyler çekmemizi sağlamaktır. Bugün başına sürekli olumsuz olaylar gelen kişilere bu konuyu kendilerinin çektiği söylendiğinde hemen itiraz ederler ben nasıl çekiyorum diye. Ama gerçekten başına gelenleri tarafsız bir gözle izlediklerinde olayları gerçekten kendilerinin çektiklerini görecektirler. Yaşadığım bazı şeyleri hayatıma nasıl çektiğimi anlatmak istiyorum
Ben iş yerinde de zaman zaman olumsuz bazı durumlara maruz kalıyordum. Amirlerimce benimle ilgili olmayan olayların sebep olduğu nedenlerden dolayı azar işitme durumları ile karşılaşmaya başlamıştım. Bu durum yakın dönemde birkaç kez olunca bu konu ile ilgili çalışma yapmak istedim. Bu durumu neden çekiyorum diye kendime sordum. Ve devamında korku çalışması yapmaya başladım. Olaylarla ilgili tespit edebildiğim korkularımı temizlemiştim ama hala içimde beni rahatsız eden bir şey vardı ve hala bu tür olaylara maruz kalıyordum. En son olayın etkisi bir hafta devam etmiş, ben kafamda sürekli olarak o olayla ilgili kritik yapıyordum. Konu ile ilgili korkularımı temizlemiştim ama egom rahat değildi. Beynimde sürekli yeni senaryo yazıyor ben kendimi bir şekilde haklı olduğumu insanlara ispat etmeye çalışıyordum.
Haklı olduğumu düşünüyordum ve bu konu ile ilgili insanlara yakınmada bulunurken bana bu durumu yaşatanları Allah’a havale ediyordum. Yaşadığım durumdan memnun değildim ama çıkış noktası bulamıyordum. Egom susmuyordu. Sürekli olarak olayı içimde canlı tutuyordu.
Olaydan birkaç gün sonra yeni bir kitapla tanıştım, kitapçıda kitaplara bakarken Aykut Oğut’un ikinci kitabı olan aynalı kitaba rastladım. Onun ikinci kitabı yazdığını biliyordum ve çıkalı iki sene olmuştu ama bu güne kadar dikkatimi çekmemişti. Kitabı satın aldım ve hemen okumaya başladım.
Kitabın ilk bölümünü okuduğumda bir anda kafamda şimşek çakmaya başladı. Sürekli olarak başımıza gelen her olaydan egomuzun bir kazancı olduğunu söylüyordu. Olayları kendimizin çektiğini biliyordum ama ben olayları sahip olduğumuz korkulardan dolayı çektiğimizi düşünüyordum. Burada farklı bir şey söylüyordu. Egomuzun Kazancı.
Ben yaşadıklarımı hayatıma kendim çektiğimi biliyordum ama ben başıma gelenlerin korkularım yüzünden ya da küçükken bilinçaltıma kodlananlar yüzünden geldiğine odaklanmıştım. Olayların hep olumsuz tarafından bakıyordum. Ama burada olumlu bir şey vardı kazanç vardı.
Bende bu durumu uygulamaya karar verdim. Derin bir nefes alıp verdim ve kendime şu kritik soruyu sordum
“Başıma gelen bu olaylardan egomun kazancı ne ?”
Cevap kısa sürede geldi. İki olay vardı benim bunlara yaşamama neden olan.
Birincisi, ben mağdur olmak istediğim için geliyordu. Ben bu olaylarda haklı olduğumu düşünüyordum ve haksızlığa uğradığım içinde kendimi mağdur olarak görüyordum. Mağdur olarak görmem nedeniyle diğer insanların bana acımalarını beni teselli etmelerini bekliyordum. Bu şekilde insanların ilgisini çekmek istiyordum. Yani aslında ben kurban rolü oynayarak insanların bana acımalarını ve benimle ilgilenmelerini sağlıyordum. Kendimi insanlara onaylatıyordum.
İkincisi ise oldukça farklı bir olaydı, ben başıma gelenlerden dolayı mevut şartlarda amirlerime bir şey yapamıyordum, tek yaptığım ise onları Allah’a havale etmekti. Geçmişte bu tür yaptığım davranışlardan sonra bana haksızlık yaptığımı düşündüğüm kişilerin başına ufak tefek aksilik ve kaza gelmişti. Ve ben bu olaylardan sonra bak ben suçsuzum, kalbim temiz olduğu için onların Allah tarafından cezalandırıldı diye düşünerek mutlu oluyordum.
Oldukça enteresan bir durumdu. Olayları ben çekiyordum ama hiçte aklıma gelmeyen nedenlerden dolayı çekiyordum. Ben bu olayları kurban rolü oynamayı kabul ettiğim için çekmiştim. Ve o anda ben kendime net bir şekilde şunu söyledim; “Ben artık kurban olmayı kabul etmiyorum. Benim kurban rolü oynamaya ihtiyacım yok. Ben her halimle yeterliyim. “
Birden oldukça rahatlama hissettim. Beynimin içinde son yaşadığım olay nedeniyle sürekli konuşan egom bir anda susmuştu. Kafamın içinde sürekli dönen karşı tepki senaryoları birden bitmişti. Bundan sonra yapacağım hiçbir şeyin önemi yoktu. Bir şey yapmaya ihtiyacım yoktu. Artık kurban rolü oynamayı bıraktığım için egom da senaryo üretmeyi bırakmıştı.
Ben kendimle ilgili çalışma yapıp artık olayı çözümlemek istediğim için çözüm karşıma çıkmıştı. Yani ben korku çalışmaları ile bulamadığım olayın çözümünü çok basit bir soru ile bulmuştum. Korku çalışmalarımla birçok sorunumu çözmüştüm ama burada tıkanmıştım ki çözüm karşıma çıkmıştı. Sadece olaylara bakış açımı değiştirmiştim. Farkında lığımı artırmıştım.
Ve o günden sonra amirlerimin bana karşı davranışları ılımlı ve sıcaktı ve ben amirlerimin yanına gittiğimde doğal bir güvenle gidiyordum. Çünkü kurban rolü oynamaya ihtiyacım yoktu. Ben kurban rolü oynamak istediğim için yıllarca zaman zaman stresli bir şekilde girdiğim odalar benim için şimdi oldukça rahat girilebilir mekânlar olmuştu.
Bakış açımı oldukça değiştirmiştim ve kendimde yeni keşif yapmıştım ve bu durumu farklı konular için kullandım. “Egom benim neden zengin olmamı istemiyor.” Bunda da oldukça enteresan cevaplar aldım. Egom benim farkında olmadığım birçok konu için beni korumaya almış. Bu konuyu bir sonraki yazımda detaylı anlatmayı planlıyorum.
Şimdi yine aynı konu ile ilgili yaşadığım bir diğer olayı anlatıp yazımı bitirmeyi planlıyorum. Geçenlerde yazmış olduğum Çekim Yasasının Sırrı – Ne İstediğini Bilmek yazısını Estanbul Forum sitesinde yayınlamıştım. Yazıyla ilgili oldukça güzel yorumlar varken bir kişinin “çekim yasası safsatıdır, çekim yasası yoktur kader vardır” gibi garip bir yorum yaptığını gördüm. Yoruma bir cevap yazdım. Peşinden o kişi yine kendi düşünce tarzına uygun başka bir yorum yazdı, o sırda yine bir başkası dini ön plana çıkartıp “çekim yasası hurafedir.” diye bir yorum bırakmış. Yorumlara cevap yazdım.
Ama egom devreye girmişti bir kere. Yazılanları eleştiri kabul etmiş ve savunmaya geçmem gerektiğini söylüyordu. Ben onlara çekim yasasını anlatmalıydım. Çekim yasasının onların söylediği gibi inancı inkâr eden bir yasa değil inançla çalışan bir yasa olduğunu onlara anlatmam lazımdı. Egom çalışmaya başlamıştı ve beynimde yazı senaryoları uçuşmaya başlamıştı. Odağım bir anda farklı yerlere kaymıştı. Bu duygularla ne yazacağımı düşünürken birden kendime geldim ve yine o kritik soruyu sordum.
“Bu yaşadığım olaydan dolayı egomun kazancı neydi?”
Cevap çabuk geldi,
“Ben yazdıklarımla bilgili olduğumu insanlara ve kendime ispat edecektim.” “Haklılığımı insanlara gösterecektim.”
Egomun dırdırını durdurup çözüme odaklandığım anda çözüm bana gelmişti. Hemen kendime yine karalı bir şekilde “Ben kimseye bir şey ispat etmek zorunda değilim. Benim kimsenin onayına ihtiyacım yok. Herkes kendi deneyimini yaşar. Ben yazımı yazarım insanlar ihtiyaçları olduğu kadarını alırlar. “ olumlamalarını yaptım.
Ve diğerinde olduğu gibi egom bir anda sustu. Benim o kişilere bir şey anlatmak zorunluluğum ve ihtiyacım yoktu. Onlar kendi seçimlerini yaşıyorlardı. Çünkü insanın neye inanırsa ona sahip olacağını biliyordum.
Bu olaylarda anladım ki ego ile kavga etmeye gerek egoyu ikna ettiğin anda olayları çok kolay bir şekilde çözebilirsin. Çünkü egonun temel görevi bizi korumak. O koruma işini iyi ve kötü diye ayırmaz. Bilgiler bir harddiskte yazılı gibi egomuzda yazılıdır. Ancak bir işlemci o bilgileri işlemeye başladığında o bilginin faydalı bir bilgimi yoksa virüs mü olduğu ortaya çıkacaktır.
Ben yaşadığım iki olayda egomu kolayca ikna etmiştim. Kesin ve karalı konuşmamla egom kolayca ikna olmuştu. Beklide bu durum benim yapmış olduğum çalışmaların bir yansıması idi.
Sizinde başınıza sürekli istemediğiniz olaylar geliyorsa aynı soruyu sizinde kendinize sormanızı tavsiye ederim.
“Başıma gelen bu durumdan dolayı benim egomun kazancı ne?”
Tabi burada soru karşılığında egonuz bazen sizinle oyun oynamaya devam edecek ve bilmiyorum sözü gelecektir. Israrla sormaya devam etmenizi tavsiye ederim.
Bunları tespit ettikten sonra ise olay kolay egonuzu ikna edeceksiniz. Tabi burada egonuzu nasıl ikna edeceğiniz sorusu gündeme gelecektir.
Kurban olma ile ilgili örnekleri ve egonuzu nasıl ikna edebileceğiniz konusundaki çözümleri bir sonraki yazıma bırakıyorum.
Sevgilerimle.
Halis ŞAHİNER
Kontrol Sende Kitabım için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız
Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabım İçin lütfen aşağıdaki linke tıklayınız
acaba mağdur olmayı sevmenizin ve ya insanların başlarına gelen şeylerde allah benim yerime cezalandırdı diyerek mutlu olmanızın sebebi de temelde yatan 'güçlü olma 'korkunuz ve 'tek başınıza yeterli olma 'korkunuz olma ihtimali var mıdır?
Yazınız okuyunca benzer şekilde görüntüsünü ve duygu halini değiştiremediğim yakın zamanda yaşadığım öfke dolu bir olay aklıma geldi,o olaydan yola çıkarak bazı temel korkularıma ulaştım ve etkili sonuç almıştım ;ancak yine de olayın görüntüsü gözümün önüne gelince o öfkenin tam anlamıyla gitmediğini,bilinçaltımın hala bana 'boşver'bunları diyemediğini farkediyor ancak oradaki korkumun ne olduğunu da bulamıyordum.
sizin yazınızdan sonra nil avundukun sitesinde yayınladığı sorulan sorulara cevaplardan birinde bir sistemi doğru olarak uyguluyorsan o sistem tek başına sana yeterlidir,onu başkaca sistemlerle desteklemen gerekmez ve ya aynı sistemin uygulanışına farklı yorumlar katman gerekmez 'gibi bir cevap verdiğini hatırladım,ya da en azından ben cevabı böyle anlamıştım.bu düşünceden yola çıkınca da sizin olumlamasını yaptığınız ,bilinçaltınızı ikna ettiğiniz olayda da aslında çözülenin temeldeki bir korku olabieceğini düşünürken ,sizin olumlama için kullandığınız,kurban olma hali sürekli dikkatimi çekiyordu ve en sonunda buna yöneldim;acaba ben de kurban olmayı mı seviyordum?evet ben de kurban olmaktan faydalanıyordum,ki zaten bu durum psikolojide sorunlara en temel yaklaşımlardan biri bildiğim kadarıyla.peki kurban olanla nasıl kimselerdir?GÜÇSÜZ,ZAYIF,KORUNMAYA MUHTAÇvs kimseler,yani ben güçlü,kendi kendine yetebilen,haklı olduğu zaman kendisini savunma ihtiyacı bile duymayan bir insan olmaktan korkuyordum.şimdi buna odaklanıp sizin yazınızı yine korkular konusunda bilinçaltı temizlik konusuna yönelterek çalışacağım:))
Nil Avundukun videolarında o sözü bende dinledim biliyorum, ancak ben olaya farklı açılardan bakmaya başladım. Aslında kişisel gelim çalışmalarını ben aşçıların yemek hazırlamalarına benzetiyorum. Aynı malzemelerden her aşçı farklı bir ürün çıkartıyor. Aynı yemeği yapsalar dahi yemeklerde tad farkı oluyor. Ve bizde kendi damak zevkimize göre aşçımızı seçiyoruz. Bazen sürekli aynı şeyi yemek bize zevk vermiyor farklı tadlar arıyoruz. Ata sözümüz bile var bu konuda Bal yiyen Baldan usanır.
Uzun süre korku çalışmaları yaptım. Bir boşluk hissettim, çalışacak bir şey bulamadım. Egom sanırım değişeceğimi farkedince beni durdurmak için farklı taktikleri denedi. İçimden bir şeyler yapmak gelmedi bende aşçıyı değiştirdim. Farklı bakış açısı ile farklı çözüm denedim.
Malum hasta olduğumuzda aynı hastalık için doktorlar kişilere farklı ilaç veriyorlar. Bir ilaç bir kişide etkili iken diğer kişide etkili olmuyor. Burda önemli olan sizin inanç sisteminizde hangisi sizin için uygun geliyorsa onu kullanmak. Mesala ben korku çalışmasını bugün bir olayda yine kullandım.
Aslında kurban konusu bizim Türk milleti için oldukça popüler bir olay. Biz milletçe mağdur kişileri sevip onlara acıyıp koruyoruz. Bu sanırsam bizim dini inanç sistemimizden kaynaklanıyor. Mağduru korumak kollamak dini inanç sistemimizde çok önemli. Mağdur edebiyatıyla kişilerin nerelere geldikleri yakın tarihimizde bir çok örneği mevcut.
Bizim kendi içimizde mağdur ve kurban tanımını yeniden tanımlamamız gerektiğini düşünüyorum. Bunu yeniden tanımlayabilirsek hayatımızda çektiklerimizi değiştirebileceğimizden eminim.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
yukarıdaki metinde yaptığınız çalışmanın tam olarak nasıl bir çalışma olduğunu ne zaman anlatacaksınız:))
iyi günler.anlayamadığım bir şeyler var.Zıt çekim yasası ile çekim yasası birlikte çalışmıyor mu. örnek vererek daha iyi anlatırım ; örneğin ben eşini aldatan biri değilimdir zıt çekim yasası gereği beni aldatan bir hanım ile mı bir araya gelecem sorun şuki çekim yasası gereği de benim beni aldatmayan samimi bir eş seçmiş olmam burada kazanan çekim yasası mı? zıt çekim yasası mı? .örnekler çoğaltılabilir. şimdiden çok çk teşekkürler .çekim yasasının işlediğinden eminim deneyimlerim epey fazla ama zıt çekim yasası error . iyi günler 🙂
güzel bir yazıydı…