Olmak, Yapmak ve Sahip Olmak
Amacımızı Bulmak
Bir amacı yerine getirmek üzere burada bulunuyorsunuz. Amacınızın üç öğesi var: olmak, yapmak ve sahip olmak. Hayatınızda neler yapmayı istediğinizi bilmeniz gerektiği gibi nelere sahip olmak istediğinizi ve ne olmak istediğinizi de bilmeniz gerekir. Bunları bilip belirtmezseniz, evren size alakasız şeyler verecektir. Yabancı bir ülkeye girerken üzerinizde taşıdıklarınızı beyan edersiniz, bedeninize girince de yaşamdan ne beklediğinizi beyan etmeniz gerekir. Ne kadar çok şey beyan eder ve isterseniz o kadar çok şeye sahip olursunuz.
Bana ne iş yaptığınızı ve nelere sahip olduğunuzu söylerseniz sizinle ilgili çok şey söyleyebilirim. Eğer çok sayıda müşteriniz, büyük bir işletmeniz, servetiniz, kaynağınız varsa ve çok iş yapıyorsanız size “birisi” gözüyle bakılır. Hiçbir şey yapmıyorsanız ve hiçbir şeyiniz yoksa size “hiç kimse” muamelesi yapılır. Birisi çok büyük kaynaklara sahip olup, büyük işler yaparak dünyada bir fark yaratırsa herkes ona gıptayla bakar.
Dönüştüren Deneyim’e katılanlardan bazıları, “Ben bunları böyle değerlendirmiyorum. İnsanların kim olduklarını yaptıkları şeyle değerlendirmem. İnsanları etiketlemem” derler. Oysa yanlarında çok şey başarmış birisi durunca kendilerini yetersiz hissettikleri gözle dahi görülür. Bir multimilyarder ya da olağanüstü derecede güzel ya da zeki birisi odaya girince gözümüz korkar. Bizim doğamız hayatımızın her alanında gelişmek ve bilincimizi genişletmek üzerine kurulmuştur. Bunu yapmayan herkes ilahi amacını yerine getirmiyor, dolayısıyla kendine zarar veriyor demektir.
Olmak, yapmak ve sahip olmanın doğal bir dengeli karışımı vardır, dolayısıyla hiçbir şey yapmadan bir şey elde etmeye çalışınca ada karşılık almadan bir şey verince kendi değerinizi ya azaltırsınız. Bu çeşit dengesizliğe haksız değişim denir. Bu size çok şaşırtıcı gelebilir fakat “vermek” bir mittir çünkü almadan vermek mümkün değildir. Hepimizin sürekli bir şeyler veren insanlar olmamız gerektiğine dair yaygın inanış tam bir saçmalıktır.
Usta, “verme” yanılsamasını bilir ve tanır. Onun sadece bir takas ve değişim aracı olduğunu bilir. Usta, hakkaniyetli takasın ne demek olduğunu ve mükemmel dengede vermeden almak diye bir şeyin olmadığını bilir. Çevrenizde, kendilerini iyilik yapmaya adamış hayırseverler var mı? Birisi, “Sana bunu içimden gelerek veriyorum, vermeyi çok seviyorum, benim tabiatım böyle” derse, onun samimiyetini test etmek için, “Çok teşekkür ederim, çok güzel bir hediye” diyerek, size verdiği hediyeyi hemen orada bir başkasına verin ya da onun gözünün önünde yakıverin. Aniden gizli gündemleri ortaya çıkacak ve size hediye vermelerinin ardındaki gerçek ortaya çıkacaktır.
Eğer size “sadece vermiş olmak için vermiş” olsalardı bu davranışlarınız onları hiç rahatsız etmezdi. Oysa gizli gündemi, “Benzersiz zevkimi takdir etmeni, bana teşekkür edip minnettar olmanı istiyorum” ise, bu birden ortaya çıkacak ve o kişi tepki gösterecektir. Vermek ve almanın bir denge meselesi olduğunu unutmayın. Başkalarının ve kendinizin gizli gündemlerine karşı uyanık olun.
Mevcudiyet kişisel kontrol açısından çok önemlidir. Kendinizi bir karşılık almadan veriyor ya da vermeden alıyor gibi hissederseniz, anda olamazsınız. Anda olmak için eşzamanlı eşit alışveriş gerekir. Kendi üzerinde hâkimiyeti olan kişiler hayatlarında hakkaniyetli takas dengesini sağlamışlardır. Bu yüzden, bir Antik Yunan atasözü şöyle der: “Hizmet alındığında ödeme yapılması gerekir.” Hizmet alındığı anda ödeme yapmazsanız, andaki mevcudiyetinizi yitirirsiniz.
Hiç, bir kimseye olan borcunuz yüzünden kendinizi aylarca ada yıllarca suçlu ve korku içerisinde hissettiğiniz oldu mu? O borç sürekli aklınızdaydı ve vicdan azabı çekiyordunuz. Hayatın yedi alanından herhangi birindeki (ruhsal, zihinsel, mesleki, finansal, sosyal, ailevi, fiziksel) alışverişinizde hakkaniyetsizlik hissederseniz eğer, anda mevcut olmaktan çıkmış, korku ve suçluluk içindesiniz demektir ve tekrar eşit bir alışveriş yaptığınız algısına kavuşana kadar bu böyle gider.
Adil alışveriş kavramı zihinsel de olabilir. Örneğin size büyük bir miras kalsa ve onu hak etmemiş olduğunuzu düşünseniz, görünmeyen bir güç onun sizin kendinize uygun gördüğünüz miktara inmesini sağlar. Parayı boşa harcayabilirsiniz, yatırımınız batabilir, ani bir hastalık ya da bir acil durum için harcamanız gerekebilir. Algınızı dengeleyip kazancınızı neden hak ettiğinizi anlamanız gereklidir. Bunu anladığınız anda zihniniz berraklaşır, parayı farklı bir şekilde görür ve ona sahip çıkarsınız. Bu çok güçlü bir prensiptir. Algımızda her dengesizlik yaşadığımızda kendimize ağır bir yük yükleriz.
John DEMARTİNİ
Değerler Prensibi
Kontrol Sende Kitabım için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız
Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabım İçin lütfen aşağıdaki linke tıklayınız