Ben Dahiyim!

“Başkalarını bilmek bilgeliktir. Kendini bilmek aydınlanmadır.”

Lao Tzu

Yaklaşık 15 yıl önce öz-değer ve doğuştan deha üzerine bir konuşma yaptım ve daha sonra bir bayan yanıma geldi ve “Doktor Demartini, konuşmanıza bayıldım. Ben bir toplantı planlayıcısıyım ve eğer ilgilenirsen senin için bir dizi konuşma ayarlayabilirim.” dedi

Tabii ki “Harika, hadi yapalım” dedim.

İki hafta sonra beni aradı ve “Onlara daha başarılı olmaları için ilham vermeni isteyen bir emlak kongrem var” dedi ve bana zamanı ve yeri verdi. Onunla toplantı salonunda konuşmamdan yaklaşık 30 dakika önce buluştum ve bana, “Başlamadan önce emin olmak istediğim bir şey var. Lütfen orada kalkıp ‘Ben bir dâhiyim’ dediğin şeyi tekrarlama” dedi.

“Ah, neden?”

Çünkü senin ego patlaması yaşadığını düşünecekler. Sadece bana bunu söylemeyeceğine söz ver. İşimiz için büyük planlarım var ve bu gerçekten her şeyi alt üst eder.”

Ona gülümsedim ve “Onlara ilham verecek şeyi yapacağım, merak etme” dedim.

Platforma çıktığımda yaptığım ilk şey, odadaki herkesin bir ağızdan “Ben bir dâhiyim ve dehamı kullanıyorum” demesini sağlamak oldu. Onu odanın köşesinde, yüzünü ellerinin arasına almış, sanki “Aman Tanrım, gerçekten her şeyi mahvetti,” dercesine başını iki yana salladığını görebiliyordum. O gün ateş gibiydim ve ayakta alkışlandım, bu da insanların yarısının duygulandığı ve diğer yarısının da ayağa kalkan yarısı tarafından reddedilmekten korktuğu anlamına geliyor. (Unutmayın, ne övgüyle sevinmek ne de reddedilmekle ezilmek akıllıcadır, çünkü övgü ve suçlama, ustalık yolundaki yanılsamalardan başka bir şey değildir. Sadece kim olduğunuzu bilerek sabit kalın ve dış seslerin bilge iç sesinizi yenmesine izin vermeyin.)

Daha sonra, “İyi, başardın. Gıcırdayarak atlattık ama bunu bir daha yapmadığımızdan emin olmalıyız.”

Ona, ” Hakikate ilişkin bu tür kısıtlamalarla çalışmamayı tercih ederim.” dedim. Gerçek şu ki, her bilinçli insanın içinde bilge bir deha vardır.

Olumlamamda zorluk çekmesinin ana nedeni, kendi dehasını kabul etmeye istekli olmamasıydı. Grup iyiydi – onu seviyorlardı çünkü insanlar doğal olarak onların büyüklüğünün gerçeğini biliyorlar ve hepimizin zaman zaman hatırlatılmayı seven bir yanımız var. Kabul etmeyi ve buna göre hareket etmeyi seçerseniz, siz bir dâhisiniz ve dünya size tam olarak kendinize davrandığınız gibi davranacaktır. O hanımefendi, kendi dehasını ve ölümsüz doğasını kabul etmeye henüz hazır değildi, bu nedenle, birlikte olmayı seveceği insanlara ulaşma konusundaki etkisini ve yeteneğini sınırlıyordu.

Yazar ve yayıncı Louise Hay ile yıllar önce onun zihin ve beden arasındaki iyileştirici bağlantı üzerine verdiği seminerlerden birinde güçlerimizi birleştirdiğimizde anladığım gibi, bu illüzyonda yalnız değil. Egzersizlerinden biri, insanları bir aynanın önünde durmaya, doğrudan kendi gözlerine bakmaya ve “Seni seviyorum. Sen güzel ve değerli bir insansın” demeye çağırdı. Kaç kişinin bunu yapamayacağını görmek şaşırtıcıydı. Kızardılar, kekelediler, hatta ağladılar ama kendilerine sevgiye layık olduklarını söyleyemediler.

Kendinize sevgi vermeye layık olduğunuza inanmıyorsanız, kendinize zenginlik vermeye de layık olduğunuza inanmazsınız. Garip görünse de, büyük bir servete sahip olmanın anahtarı, kendinize karşı büyük bir sevgi ve takdir duymaktır. Şunu bir düşünün: İçinizdeki yaratıcı güç sizi size hayat verecek kadar sevdiyse, kim oluyorsunuz da servete başkaları kadar layık olmadığınızı söylüyorsunuz?

How to Make One Hell of a Profit and Still Get to Heaven
John DEMARTINI

Halis Şahiner’le Bireysel Danışmanlık

Kontrol Sende Kitabım için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız

Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabım İçin lütfen aşağıdaki linke tıklayınız

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir